Şems’ten Mevlana’ya bir hikaye: İçimizdeki miski aramak…

“Anlatılanlara göre, Huten’in (*) yüksek yaylalarında küçük bir ceylan yavrusu yaşarmış. Güzellikte eşsiz olan bu ceylan yavrusu aynı zamanda oldukça zekiymiş. En yüksek yaylalar dışında başka bir yere gitmez, en güzel meralar dışında otlanmaz, en berrak sular dışında bir yerden de su içmezmiş. Kendinden gayet emin, gururlu bir hayvanmış. Boynuzları, kuyruğu ve derisi alabildiğince göz kamaştırıcıymış. O kadar kıvrak ve hızlıymış ki hiçbir avcının tuzağına düşmezmiş. Gün gelmiş, boy atmış, serpilmiş, palazlanmış ve diğer erkek ceylanlarla beraber hareket eder olmuş. Sürüyle olduğu bir gün burnuna ruh okşayıcı çok güzel kokular gelmiş. Öylesine güzel bir kokuymuş ki burnuna gelen, baharın güzel kokuları ve sümbüllerin rayihası bir yerde toplansa yine de o kokunun yanında hiç kalırmış. Kendinden geçerek o güzel kokunun ardına koyulmuş. Aşkı sıkmışlar da usaresinden bu kokuyu etmişlerdi sanki. Onu böylesine mest edebilecek tek şey, ancak aşkın usaresi olabilirdi… Öyleyse o aşkı ve o kokunun güzel kaynağını bulmalıydı…

Gittikçe gitmiş, her gittiği yerde o büyülü kokuyu hissetmiş. Her vardığı yerde, kokunun kaynağını önünde duruyormuş gibi hissedecek olmasa durup dinlenecekmiş ama “İşte buldum” deyip gitmedik dağ, bakmadık taş bırakmamış. Kuzeye, güneye, doğuya, batıya nereye dönse aynı koku burnunun dehlizlerine kadar geliyormuş. Her adım başı “Kokuya ulaştım” demiş fakat bulamamış. Neredeyse delirecek gibi olmuş. Ama bulma ümidini de bir türlü yitirmemiş. Vazgeçmemiş. Derken koca bir bahar gelmiş geçmiş, ardından uzun bir kış fakat koku aynı şiddetiyle gelmeye devam ediyormuş. Şeyda bülbüller gibi o yayla senin bu yayla benim demeden her yeri dolaşmış fakat tekrar ilk başa dönmüş. Bir türlü kokunun kaynağını bulamamış.

Taşı toprağı koklamış, bir şey bulamamış. Senelerce o kokuyu aramış. Gençlik gitmiş, yaşlılık yanına kar kalmış. Ömrünün sonuna geldiğinde soğuk bir kış günü bir aslana yem olmuş. Aslan karnını parçalamış. Tam can çekişirken ömür boyu aradığı o güzel kokunun karnındaki miskten geldiğini anlamış. Gençliğini ve hayatını alıp kendisini zelil kılan o hakikati fark ettiğinde ise artık her şey için çok geç olmuştu….”

(*): Huten – Doğu Türkistan ilde Kaşgar arasındaki geniş ovaları olan bölgeye verilen isimdir. Ceylanlarıyla ünlü bu yer, divan edebiyatında güzlü yüzlü dilberler için sembol olarak kullanılır.

Kaynak: “Kimya Hatun” – Yazan: Saide Kuds – Yayımevi: Yakamoz Yayıncılık (Sonsuz Kitap)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s