Türkiye’nin Yüz Akı: Camili Biyosfer Rezervi

 

Bir kere görmeye görün, mutlaka tekrar gitmek isteyeceğiniz yerlerden biridir Camili Havzası.

Doğal ve kültürel değerleri ile uluslararası öneme sahip, dostlukla karşılandığınız bir coğrafya.

1

Türkiye’nin 9 orman sıcak noktasından biri olan Camili (Macahel) Havzası Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO) tarafından 2005 yılında “Biyosfer Rezervi” ilan edilmiştir. Türkiye’nin ilk ve tek biyosfer rezervi olan Camili Biyosfer Rezervi, sürdürülebilir kalkınma ve ekoturizm konularında örnek çalışmalarla Türkiye’de doğa koruma ve kalkınmanın bir arada olabileceğini gösteren en önemli bölgelerinden biri haline gelmiştir.

Camili Biyosfer Rezervi, rakım farkına (350 m-3500 m) dayalı olarak ortaya çıkmış olan çok değişik tür ve ekosistemleri içerir. Bölgede 23’ü endemik 990 farklı bitki türü yayılış gösteriyor. Doğal yaşlı ormanlar ve ılıman kuşak yağmur ormanları, alpin ve subalpin ekosistemler ve sucul toplulukları içeren ekosistem ve bitki özellikleri bulunan Camili yaban hayatı yönünden de zengindir. Boz ayı, çengel boynuzlu dağ keçisi, dağ horozu, Kafkas engereği, Kafkas semenderi, kırmızı benekli alabalık ve göçmen yırtıcı kuşlar Camili’nin eşsiz doğal çeşitliliğinin göstergeleridir. Dünyada bal üretiminde en çok kullanılan arı çeşitlerinden olan saf Kafkas arı ırkının yeryüzünde en saf haliyle bulunduğu ender bölgelerden biri burası.

3

Camili sahip olduğu zengin biyolojik çeşitliliğin yanısıra çok önemli kültürel ve tarihi değerlere sahiptir. Camili bölgesi, çeşitli dönemlerde Bizans, Selçuk, Moğol, Osmanlı İmparatorlukları ile Rusların, Gürcülerin ve son olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetimi altında bulunmuştur. Camili Havzası’nda dikkate değer arkeolojik ve tarihi kalıntılar Camili köy camisi, Efeler Köyü girişinde bulunan Kemer Köprü, Maral Köyü’ndeki Iremit Camii, Uğur Köyü’nde bulunan kilise ile Tamara Köprüsü ve iki eski hapishanedir. Halkın yıllarca izole bir yaşam sürmesi nedeniyle köylüler, günlük yaşamlarında, köy evlerinin ve ek yapılarının mimarisi ve yapılış tarzında, kullandıkları alet ve malzemelerde eski gelenekleri muhafaza edebilmişlerdir.

Camili Havzası, 2000 yılında Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve Dünya Bankası işbirliğinde ve Küresel Çevre Fonu (GEF) desteği ile yürütülen “Biyolojik Çeşitlilik ve Doğal Kaynak Yönetimi Projesi” kapsamında pilot alanlardan birisi olarak seçilmiştir. Bu proje kapsamında yönetim planı hazırlama çalışmaları, halkın doğa konusunda bilinçlendirilmesi ve küçük hibe programları yoluyla halkın sürdürülebilir kalkınma konusunda desteklenmesi gerçekleştirilmiştir.

Kapalı bir havza olan Camili havzası ağır kış şartlarında merkez ile iletişimi kopan bir yerdir. Uzun yıllardır yöre halkı doğayla iç içe yaşamaktadır. Yöre halkı yaşamını devam ettirmek için doğaya bağımlıdır. İnsan –doğa ilişkisi geçmişten gelen geleneksel bilgi ve deneyim üzerine inşa edilmiştir. Bu deneyimlerin kayıt altına alınması ve başkalarına aktarılması için Biyosfer Rezervi en önemli araçlardan biri olmuştur.

Camili yöre halkı, korunan alanın kendi mevcudiyetlerinin varlığının devamı için gerekli olduğunun farkında.  Bu yüzden alanın sahip olduğu doğal kaynakların ve biyolojik çeşitliliğin sürdürülebilir kullanımına yönelik eylemlerin gerçekleştirilmesine yardımcı oluyorlar. Bu sayede hem doğanın korunması hem de sosyal ve ekonomik kalkınmanın gerçekleşmesi mümkün oluyor. Doğayı tahrip etmeden gerçekleştirilen arıcılık, bal üretimi, pansiyonculuk, rehberlik hizmetleri, organik tarım uygulamaları, geleneksel yemek ürünleri gibi faaliyetler yörede yaşayan insanlara alternatif gelir kaynakları yaratmış ve aynı zamanda Camili Bölgesi’ndeki biyolojik çeşitliliğin olduğu gibi korunması ve doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımını sağlamıştır.

Bölgede yürütülen dış kaynaklı projeleri UNESCO Türkiye Milli Komisyonu’nun desteklediği projeler takip etmiş ve alanın markalaşması ve tanıtımı için önemli adımlar atılmıştır.

4

Camili Havzası Ekonomisi

Son yıllarda arıcılık havzada önemli bir gelir ve istihdam kaynağı haline gelmiş ve sektörde iyi bilinen ve kaliteli bir marka haline dönüşmüştür. Bölgede TEMA (Türkiye Erozyonla Mücadele ve Ağaçlandırma) Vakfı tarafından gerçekleştirilen araştırma ve geliştirme projeleri öncesine kadar geleneksel yöntemlerle ve sadece bal üretimi için yapılıyordu. Bu araştırma ve geliştirme projeleri sonrasında uzmanlar tarafından bu havzadaki arıların yüksek verim sağlayan dünyadaki 3 önemli arı ırkından biri olan Kafkas arı ırkına ait olduğu belirlendi. Ayrıca, yapılan araştırmalar havzadaki arıların genetik yapısının alana yabancı arıcıların girmemesi sebebiyle değişime uğramadığını gösterdi. Havzanın bu potansiyeli, Biyolojik Çeşitlilik ve Doğal Kaynak Yönetimi Projesi kapsamında da bu konuya özel önem verilmesine neden olmuş ve yörede Çevre Koruma ve Geliştirme Derneği çatısı altında havzadaki her köyün temsilcisinin olduğu ve bölgedeki üreticileri birleştiren bir arıcılık komitesinin kurulması sağlanmıştır. Havzadaki organik bal ve Kafkas ana arı ürünlerine 2010 yılında UNESCO Türkiye Milli Komisyonu’nun desteği ile sertifika ve patent alınmıştır. Ayrıca Camili Biyosfer Rezervi ismi ve logosu Türk Patent Enstitüsü tarafından Orman ve Su işleri Bakanlığı adına tescil edilmiş ve Bakanlık bu isim ve logo kullanım hakkını yöredeki üreticilere devretmiştir. Bugün havzada 188 hane arıcılıkla uğraşmakta ve her yıl 30 ton bal üretimi gerçekleştiriliyor.

Küresel bir prestij alanımız olan Camili Biyosfer Rezervi ve çevresinde son yıllarda özellikle ekoturizm konusunda önemli gelişmeler kaydedilmiş ve hem Türkiye’den hem de dünyadan birçok kişi alanı ziyaret etmiştir. 2000 yılında havzayı ziyaret eden turist sayısı neredeyse sıfır iken, bu sayı havzanın Biyosfer Rezervi ilan edilmesi ile 1000’e ulaşmıştır. 2006 yılında aile pansiyonlarının sayısı 12’ye çıkmış ve bölgeye gelen ziyaretçi sayısı 2200’e ulaşmıştır. 2011 yılında ziyaretçi sayısı 6500’e ulaşmış ve bu sayı her yıl artıyor. Aile pansiyonları yöresel mimarinin en önemli özelliklerinden biri olan ahşap evlerdir. Evler yöresel mimariyi korumak amacıyla küçük değişiklikler ve onarımlar yapılarak aile pansiyonları haline dönüştürülmüştür. Yöre evleri sıcak ve misafirperver aile ortamı ile birlikte gelen ziyaretçilere temiz ve doğal konaklama imkânları sağlıyor.

Havzada hemen hemen her aile kendi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla bir tarlaya sahiptir. Bölgede mısır, fasulye, lahana ve sebze üretimi yapmaktadır. Fındık Camili Havzası’nın tarımsal ürünlerinde özel bir yer tutar. Camili fındığı kalitesi ve lezzeti nedeniyle marketler tarafından özellikle rağbet ve talep görüyor. Havzadaki fındık üretiminde kimyasal arım ilaçları kullanılmaz ve yıllık yaklaşık 300 ton fındık üretimi gerçekleştirilir.

2

Bir umut…

Biyosfer rezervi koruma yaklaşımı birbirini tamamlayan 3 temel işleve (koruma, gelişme ve lojistik) sahip olmasından dolayı dünyadaki diğer koruma yaklaşımlarından ayrılır. Camili Havzası’nın en önemli geçim kaynakları arıcılık ve ilgili ürünleri ile ekoturizm uygulamalarıdır.

Her iki konuda hem koruma, hem de sürdürülebilir kalkınma açısından birer fırsattır. Bu fırsatları iyi değerlendirmek ve yönetmek gerekiyor. Son yıllarda ülkemizde giderek önem kazanan “korunan alanlarda ekoturizm uygulamaları” bölgenin taşıma kapasitesi belirlenerek iyi bir hazırlık sürecinden geçilerek planlanmalıdır. Bölgenin doğal ve kültürel değerlerinin ekoturizm uygulamalarının merkezi olduğu unutulmamalıdır. Her türlü uygulama, başta bölgenin korunması amacıyla yapılmalıdır.

Hazırlanan ekoturizm planları bölgenin taşıma kapasitesini, konaklama, yeme-içme tesisleri, ziyaretçi yönetimi için gerekli patikalar ve tesisler ile yöre halkının ziyaretçilere yönelik kılavuzluk hizmetleri için standartlar geliştirmelidir. Katılımcı yöntemlerle hazırlanacak ve uygulanacak bu planların bölgenin korunarak kalkınmasına katkı koyacaktır. Bu konuda hem ülkemizde hem de dünyada birçok başarılı örnek mevcuttur. Bölgede yapılan başarılı çalışmalarla Camili Biyosfer Rezervi bu örnek alanlardan bir olma yolunda adımlar atıyor.

Türkiye’de mutlaka görülmesi gereken yerler listeniz varsa Camili Biyosfer Rezervi bu listenin en yukarılarında olmalıdır! Özellikle sonbaharda rengarenk görünümüyle sizleri bekliyor!

5

Biyosfer Rezervi nedir?

Uluslararası önem taşıyan kara ve su ekosistemlerine sahip alanlar Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO), İnsan ve Biyosfer Programı kapsamında BİYOSFER REZERVİ olarak ilan edilir. Bu alanların temel amacı doğal kaynakların korunmasına yönelik sistemler ve modeller geliştirmek ve biyosfer rezervlerin içinde veya çevresinde yaşayan halk için sosyo-ekonomik alternatifler ve fırsatlar yaratmaktır.

Küresel olarak Biyosfer Rezervleri:

– Doğa ve insan aktiviteleri yönetiminin test edildiği ve başarılı uygulamaların yapıldığı örnek alanlardır,

– Rio+20 Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi sonuçlarının ve Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi ile ekosistem yaklaşımının uygulanmasında ülkeler için önemli bir araçtır,

– BM Sürdürülebilir Kalkınma İçin Eğitim On Yılı için öğrenme ve uygulama alanlarıdır.

2013 yılı verilerine göre dünyada 117 ülkede 621 biyosfer rezervi vardır. Bunlardan biri de ülkemizdeki Camili Biyosfer Rezervi’dir.

Biyosfer rezervlerinin 3 temel işlevi vardır:

Koruma işlevi: Genetik kaynakların, türlerin, ekosistemlerin ve peyzajların korunması;

Gelişme işlevi: İlk işlevle uyumlu bir şekilde sürdürülebilir ekonomi ve insan gelişiminin teşvik edilmesi,

Lojistik destek işlevi: İlk iki işlevi destekleyecek şekilde yerel, ulusal ve küresel ölçekte koruma ve sürdürülebilir gelişme konularıyla ilişkili örnek projelerinin, çevresel eğitim, öğretim ve araştırma çalışmalarının desteklenmesi.

6

Bu yazı Doğakaradeniz Dergisi’nin Kış 2014 sayısında yayınlanmıştır.

Fotoğraflar: Yıldıray Lise

2013 yılında Camili Biyosfer Rezervi’ni tanıtmak için İZ TV ile hazırladığımız Camili Biyosfer Alanı belgeseli ile bu güzide alanı daha iyi tanıyabilirsiniz!

Orman evidir iyinin

Orman evidir iyinin

Korksak da kaybolmaktan

Orman evidir iyinin.

yenice_foto

18eylül2013

Fotoğraf: Yıldıray Lise – Karabük Yenice Ormanları

Ormanın kokusu

Yağmurun kokusu

 

Karışır ormanın kokusuna

 

Karlı Çatak Kanyonu patikasında

 

Ağaçlar uykuda ama

 

Sarı çiğdemler

 

Sıklamenler

 

Ve kardelenler renklendirmiş

 

Çamurlu ve karlı toprağı

 

 

Patika sonundaki

 

Manzara ise herşeye değer!

 

Gökten çamur (çamurlu su) yağıyor

 

Ama keyfimiz gıcır

 

Tüm günün yorgunluğu

 

Bir anda uçup gidiyor!

 

 

  19nisan2012

İZ TV “9 Sıcak Nokta Belgesel Kuşağı”nı nasıl hazırladı?

2011 Uluslararası Orman Yılı kutlamaları çerçevesinde İZ TV Belgesel Kanalı ile Küresel Çevre Fonu (GEF) destekli “Orman Koruma Alanları Yönetiminin Güçlendirilmesi Projesi” ortakları Türkiye’nin 9 orman sıcak noktasını anlatan belgesel kuşağı hazırladı.

9 Sıcak Nokta Belgesel Kuşağı”nın her bölümü sanatçıların, bilim insanlarının, sivil toplum temsilcilerinin, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ve Orman Genel Müdürlüğü taşra teşkilatında görevli uzmanların katılımı ile çekildi ve düzenli olarak İZ TV’de yayınlandı.

“9 Sıcak Nokta Belgesel Kuşağı” yönetmeni Vedat Atasoy bu belgesel kuşağı ile ilgili Yıldıray Lise’nin sorularını UNDP Türkiye’nin aylık dergisi “Yeni Ufuklar” için yanıtladı.

(Fotoğraf: Yıldıray Lise – Yenice Ormanları çekimleri)

Yeni Ufuklar: İZ TV’yi bize kısaca anlatır mısınız?

Vedat Atasoy: Ben Vedat Atasoy, Murat Toy, Ahmet Sargın ve Coşkun Aral’dan oluşan kurucu ekip, Şarküteri Prodüksiyon çatısı altında Türkiye’nin ilk belgesel kanalı projesini hayata geçirdik ve “Her Şey Ardından Bir İZ Bırakır” sloganıyla 6 Şubat 2006’da yola çıktık. 60 kişilik çekirdek ekip ve 100’den fazla bağımsız belgeselcinin desteğiyle önce Türkiye’nin ardından da Avrupa’nın en iyi belgesel kanalı olduk. 2007 yılında Hotbird TV Ödüllerinde ”Avrupa’nın En İyi Belgesel Kanalı” ödülünü kazandık. Türkiye’nin saygın dijital platformu DIGITURK’ün 18. ve 182. kanalından ve 318. kanalından HD olarak yayın yapan İZ, şu anda Türkiye’nin en çok izlenen belgesel kanalı.

Yeni Ufuklar: 2011 “Uluslararası Orman Yılı” idi. Bu yılda birçok kurumla ortak çalışarak “9 Sıcak Nokta” belgesel kuşağını hazırladınız. Bu fikir nasıl doğdu?

Vedat Atasoy: Türkiye ve yakın coğrafyasının, kültürel ve tarihi zenginlikleri kadar doğası da bizim için anlatılması gereken öncelikli konulardan biriydi.  Bu sebeple kurulduğumuzdan beri birçok projeye imza attık. Bunlardan biri de geçen sene Küre Dağları Milli Parkı’nda hazırladığımız ”Küre: Doğaya Saygı” belgeseliydi. Bu belgeselin çekimleri esnasında İZ TV yapımcılarından Dilek Mayatürk ve UNDP Türkiye Ofisi’nden Yıldıray Lise bu projenin temellerini oluşturdular. Ardından yaptığımız detaylı çalışmalarla da proje hayata geçti.

Yeni Ufuklar: Bu belgesel kuşağı çekimlerinde hangi kurumlarla ve kişilerle işbirliği yaptınız?

Vedat Atasoy: Öncelikle “9 orman sıcak noktası” kavramının isim babası olan Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF-Türkiye) ve bizi bu projenin oluşumundan son anına kadar yalnız bırakmayan Yıldıray Lise kanalıyla UNDP Türkiye ile görüşüldü. Ardından Çevre ve Orman Bakanlığı ile irtibata geçtik. Orman Genel Müdürlüğü, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ve Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı ile protokoller imzalandı. Böylece aslında Türkiye’de çok da fazla örneği bulunmayan kapsamlı bir proje başlamış oldu. Belgesel projesinin sponsoru olan COLUMBIA’nın da desteğini unutmamak lazım. Ama bence en büyük teşekkürü, bu projede ”GÖNÜLLÜ” yer alarak, bu zor coğrafi koşullarda belgesel serisinin hayata geçmesini sağlayan usta oyuncular (bölüm sırasına göre); Erkan Can, Pelin Batu, Olgun Şimşek, Uğur Polat, Hakan Gerçek, Şevval Sam, Güven Kıraç, Mehmet Aslantuğ ve Serhat Tutumluer‘e etmek isterim. Onların içten hisleri ve doğanın korunması adına yapılan tüm çabalara gönüllü destekleri bu projenin başarısında en önemli faktördür. Ayrıca görsel olarak görkemli görüntüler elde etmemizi sağlayan kameramanlarımız; başta Oğuz Özdemir olmak üzere, Ethem Tosun, Aydın Kapancık veSerdar Sönmez’e de çok teşekkür ederim. Son büyük alkış da tüm bu projenin yükünü sırtında taşıyan Dilek Mayatürk’e gelmeli.

Yeni Ufuklar: 9 ayda 9 farklı yerde 9 sanatçı ile çekimler yaptınız. Başınızdan mutlaka ilginç olaylar geçmiştir. Bunlardan birkaçını anlatır mısınız?

Vedat Atasoy: Çok renkli insanlarla, çok renkli ve görkemli ama bir o kadar da zor coğrafyalara gittik. Elbette bu birçok unutulmaz anları da beraberinde getirdi. Ama özellikle 2 metre kar varken gittiğimiz ve 3-4 gün mahsur kaldığımız Karçal Dağları çekimi tam bir maceraydı. Erkan Can‘ın pozitif enerjisiyle tüm bu zorluklar neşeli bir yolculuğa dönüştü. Uğur Polat‘ın korkmasına rağmen, Baba Dağı’nın 2000 metre yükseklikteki parkurundan yamaç paraşütü ile atlaması bize de sürpriz oldu. Şevval Sam ile yoğun siste kaybolduğumuz anda sislerin içinden Hızır gibi çıkan Çoban Ahmet’i herhalde hiç kimse hayatı boyunca unutmayacaktır. Proje danışmanımız Yıldıray Lise’nin Hakan Gerçek‘i ve bizi saatlerce yürütmesi ve 1 saatlik yolların her zaman 2-3 saate çıkması unutulur şey değildi! Hatay’da Güven Kıraç ile yediğimiz şahane yemeklerin tadı hala damağımızda. Olgun Şimşek‘in kar yağdığı için sığındığımız ve yaktığımız ateşle ısındığımız harabe binada söylediği türküler hala kulağımda. Serhat Tutumluer‘in, ateş başında, doğanın koynunda huzur içinde uyuması da en sevdiğim fotoğrafların başında geliyor. Kısaca her yerde çok ama çok eğlendik. Bir an bile sıkılmadık.

Yeni Ufuklar: Her ay düzenli olarak yayınlanan kuşak belgeselleri bugüne kadar kaç kez yayınlandı?

Vedat Atasoy: Belgesel kuşağının 9 bölümü ilk bölümün yayınlandığı Mart ayından itibaren 2011 yılı içinde toplam 345 kez yayınlandı ve 4 milyondan fazla kişiye ulaştı.

(Fotoğraf: Ahmet Şükrü Elbir – son bölüm sonrası ekip fotosu (soldan sağa – Vedat Atasoy, Dilek Mayatürk, Yıldıray Lise)

Yeni Ufuklar: Sizce bu belgesel kuşağının önemi nedir?

Vedat Atasoy: İZ TV kurulduğu günden beri doğa koruma bilincinin aşılanması için bir çok proje gerçekleştirdi. ”9 Sıcak Nokta” da bu projelerden biri. Ancak bu projenin bence en önemli özelliği, Türkiye’de doğayı önemseyen kişilerin sayısının hiç de az olmadığını göstermesi olmuştur. Bu kadar usta oyuncunun bu projede yer alması toplumun birçok katmanındaki kişileri de hareketi geçirmiş ve toplumsal bilinç düzeyini arttırmıştır.

Yeni Ufuklar: Ormanlar ve doğa koruma konusunda 2012 yılında hayata geçirmeyi düşündüğünüz projeleriniz var mı?

Vedat Atasoy: Elbette. İZ kurulduğundan beri en çok önemsediğimiz konuların başında bu geliyor. Şahsen de doğa ve arkeoloji benim özellikle ilgi alanlarım. Ancak bu konular ile yapılan projelerin daha profesyonel yaklaşımlarla oluşması gerekiyor. Sponsorların ve devletin bu projelere maddi desteğinin artması çok önemli bir konu.

Not: Bu röportaj ilk olarak UNDP Türkiye’nin “Yeni Ufuklar” Dergisi’nin Ocak 2012 tarihli 73. sayısında yayınlanmıştır.

Röportajın İngilizcesi:INTERVIEW: 9 HOTSPOTS DOCUMENTARY SERIES

İZ TV tarafından hazırlanan Küre Dağları Milli Parkı tanıtım filmi

Önemli bağlantılar:

İZ TV “9 Sıcak Nokta Belgesel Kuşağı” hakkında detaylı bilgi

GEF destekli “Orman Koruma Alanları Yönetiminin Güçlendirilmesi Projesi” 2011 Uluslararası Orman Yılı Etkinlik Raporu

Bu konuyla ilgili blog yazılarım:

9 SICAK NOKTA BELGESEL KUŞAĞI

“YEŞİL KÜRE” belgeseli 27 Temmuz tarihinde İZ TV’de!

 Türkiye’nin Orman Sıcak Noktaları 

Karanlık ormanların gizi

(Fotoğraf: Yıldıray Lise – Küre Dağları Milli Parkı – 2010)

Karanlık ormanlar

Robin Hood’u barındırmış

Umudu hep içinde gizlemiş

Amazonların bilinmeyen kabilelerini

Bizim tahtacıları barındırmış

Karanlık ormanlar

Ama Gılgameş Ata öldürünce

“Humbaba”yı

Her şey değişmiş

İnsan ormanları yönetir

Bulmuş kendini

Hala da öyle sanıyor!

Karanlık ormanlarda

Ne var biliyor musun?

“insanın ümidi gizlendi ormana” (*)

28ocak2012

(*): Bejan Matur’un “Ormanın Taa İçinden” şiirinden bir mısra