Yüreğiyle gören dostlara teşekkür

Dünyanın Küçük Prens Kitapları Sergimizin ilk haftasında başladığım bu yazıyı 2015 yılını son günü bitirip yayınladım.

KP_sergi

Koleksiyoncular için en önemli duygu koleksiyon için gereken tutkudur. Bu tutkuyla yıllar içinde biriktirdiğimiz, topladığımız nesneleri insanlarla paylaşarak / sergileyerek gururlanırız. Bu serüven hayatımızı değiştirir.

İstanbul’da Capitol AVM’de 20 Eylül – 21 Kasım tarihleri arasında düzenlediğimiz “Dünyanın Küçük Prens Kitapları Sergisi”nin açılışında Türkiye’deki Küçük Prens kitapları koleksiyonerleri ailesi olarak gururlandık.

Yıllar önce küçük bir adım olarak başlayan Küçük Prens kitapları koleksiyonumun dostlarla (şu ana kadar 108 kişinin katkısıyla) birlikte büyüyerek dünyanın en kapsamlı Küçük Prens sergisinde yer aldığını görmek kişisel olarak gururlandırdı beni. “Bu süreci kaleme almak gerek” dedi bazı dostlarım ve oturdum yazdım.

Aralık 2008’de başlayan ve 2009 yılında Mehmet Sobacı ile tanıştıktan sonra dostluğumuzla çoğalan ve birlikte hayaller kurduğumuz koleksiyon zaman içinde büyüdü. İlk ortak hayalimiz koleksiyonumuzdaki kitapları çoğaltmak ve bunları sergilemek oldu.

2012 yılı sonlarına doğru Gündem Çocuk Derneği ve TAYFA Kitapkafe ekibiyle ilk sergimiz için adımlar attık. 29 Mart – 25 Mayıs 2013 tarihleri arasında tamamen kendi imkanlarımızla Ankara’da TAYFA Kitapkafe’de ilk sergimizi açtık. Açılışta Sobacı bana “Yeni koleksiyonerlerin müsebbibi olacaksın!” dediği zaman bu kadar büyük bir aile olacağımızı hiç düşünmemiştim.

ilk_Sergi_ilk_toplantı

İstanbul’dan kalkıp ilk sergimizi ziyarete gelen Nazlı Çiğdem Sağdıç ve Kazım İnal, Ankara’dan Sobacı, Ruşen Özgür Özcan ve ben aynı masada, aynı heyecanla buluşunca  hayallerimizi konuşmaya devam ettik. İşte o gün: 14 Nisan 2013; bu tarihi buluşmada doğdu Küçük Prens Müze hayalimiz. Sergiden müzeye ilk adımı atmış olduk. Başta sadece sanal bir müze düşündük. Tüm Türkiye’deki Küçük Prens koleksiyonerlerinin kitaplarının bir müze gibi sergilendiği bir internet sitesi. Bunun için küçük küçük adımlar attık. Facebook grupları kurduk ve Türkiye’deki diğer koleksiyonerlere ulaşmaya çalıştık.

2014 yılı ilkbaharında (10-31 Mayıs) İstanbul’da Zorlu Center AVM’de ikinci sergimizi açarak İstanbul dünyasına adım attık. Burada İstanbullu koleksiyoner dostlarımızla tanıştık, daha fazla insana ulaştık ve Küçük Prens ailemiz daha da genişledi.

2015 yılında 16-24 Mayıs tarihleri arasında Ankara’da TAYFA Kitapkafe’de “Dünyanın Küçük Prens Kitapları Kolektif Sergisi”ni açtık. Bu 3. sergimizde Türkiye’nin farklı bölgelerinden tam 48 koleksiyoner bir arada sergiledik kitaplarımızı. En küçüğü 18 aylık, en yaş almışı 65 yaşında olan renkli bir gruptuk artık. 2015 yılı sonunda yaklaşık 90 kişilik bir aileyiz.

Bir hafta süren sergimizde her gün farklı bir konuğumuz bir konuşma gerçekleştirdi, farklı dillerde Küçük Prens kitabı okumalar yaptık. Eğlendik, gururlandık, yeni dostluklar kurduk.

Bu serginin son günü yaptığımız görüşmelerde Küçük Prens Müzesi için daha somut adımlar atmak amacıyla DERNEK kurmak için adımlar atılmasına karar verildi. Hemen sonrasında Küçük Prens Müze Girişimi kuruldu, sözcülerimiz belirlendi (Melih Sisa ve Mehmet Sobacı), internet sitemiz kuruldu ve çalışmalarımız derli toplu olmaya başladı. Dernekleşme çalışmalarımız ve görüşmelerimiz hala devam ediyor.

Neler yapıyoruz? Farklı illerdeki Küçük Prens Müze Girişimi üyelerini ziyaret edip bir araya geliyoruz, her ildeki üyeler kendi aralarında buluşup kitap paylaşımı yapıyor.

sergi_gala_foto

Küçük Prens Müze Girişimi üyeleri olarak 20 Eylül tarihinde İstanbul’da Capitol AVM’de başlayan “Dünyanın Küçük Prens Kitapları Sergisi”  ve etkinleri ile tüm çalışmalarımızı ve bu süreci taçlandırmış olduk. 22 Eylül akşamı yapılan sergi galamıza davetimiz üzerine katılan Exupery’nin yeğeni ve Küçük Prens Vakfı Başkanı Olivier D’agay ve dünyanın en büyük Küçük Prens kitapları koleksiyonuna sahip dostumuz Jean-Marc Probst sergimizden çok etkilendiler. Onlara sergimizi gezdirirken duyduğum övgü dolu sözlerle hakikaten tüm koleksiyoner dostlarımız adına gururlandım. O gece, belki de hayatımda en iyi hissettiğim ve gururlandığım bir gece olarak kalacak anılarımda.

Olivier D’agay evine döndükten sonra gönderdiği epostada şunları okumak bizi çok mutlu etti:

“Sevgili Türk koleksiyonerler,
Mükemmel ve eşsiz sergi için sizlere teşekkür ederim ve kutlarım.
Harika bir iş yaptınız.
İstanbul’a geldiğime ve sizlerle tanıştığıma çok memnunum.
Müthiş projeleriniz var. Onları destekleyeceğiz…”

Bu sergimiz sırasında birçok yeni Küçük Prens dostu ve koleksiyoneri ile tanıştık. Yoğun ilgi nedeniyle bir ay uzatılarak toplam 2 ay süren sergimizi 27.000 kişiden fazlası ziyaret etti.

Yılın son haftasında ise bu sergimizin CAN Almanak 2015 (Sansürsüz Kültür – Sanat Yıllığı) kitabında önemli kültür-sanat etkinlikleri arasında yer aldığını görmek beni çok sevindirdi.

can_almanak

Bir sonraki adım mı? Müze hayalimizi gerçekleştirmek için adımlarımızı sıklaştıracağız. Öncesinde bu sergimizi ve etkinlikleri yurdumuzun dört bir köşesine ve ileride  yurtdışına taşımayı hedefliyoruz. Neden olmasın? Herşey hayal kurmakla başlar. Hele bir de aynı hayalleri kuran dostlarınız varsa…

Sergi ve etkinlerde emeği geçen tüm dostlarımıza çok teşekkür ederim.

Gururlanacak daha çok iş yapacağımıza eminim.

İyi ki varsınız “yüreğiyle gören dostlar”.

26Eylül – 31Aralık 2015

 

Dünyanın Küçük Prens Kitapları Ankara’da Buluşuyor!

72 yaşındaki “Küçük Prens” Tayfa Kitapkafe’de

mali

(En sevdiğim kitaplarımdan biri: Mali’de konuşulan Bambara dilinde basılmış Küçük Prens kitabı)

Antoine de Saint Exupery’in en önemli eseri olan “Küçük Prens”, Tayfa Kitapkafe’nin konuğu olacak.

Ankara’da 2013 yılında düzenlediğimiz ve herkesin beğenisini kazanan “Dünyanın Küçük Prens Kitapları Sergisi” bu kez kolektif sergi olarak 16-24 Mayıs 2015 tarihleri arasında gerçekleşecek. Ankara, İstanbul, İzmir ve Eskişehir başta olmak üzere ülkemizden ve dünyadan en küçüğü 18 aylık, en büyüğü 63 yaşında olan 40 koleksiyonerin seçtiği kitaplardan oluşacak sergi süresince birçok etkinlik düzenlenecek.

yildiray-lise_1(2013 yılı sergimizden bir görüntü)

265’ten fazla dile çevrilerek en çok basılan kitaplardan biri olan Küçük Prens’in çeşitli dil ve lehçelerdeki örneklerinden oluşan sergide yaklaşık 170 kitap yer alacak. 1943 yılındaki ilk İngilizce baskı, en küçük boyutlu baskı, görme engelliler için “parmakların gördüğü Küçük Prens”, aynadan okunabilen, cep telefonu kodlarıyla ve Mors alfabesiyle basılmış özel kitapların yanı sıra, 1953 yılından başlayarak Türkçe baskılardan bazı örnekler sergilenecek.

kp2

(Türkçemizde ilk Küçük Prens baskılarından biri: 1953 yılı Hüsnü Tabiat Matbaası basımı)

Sergi süresince düzenlenecek söyleşi, film gösterimi, okuma günleri ve çocuklara yönelik etkinliklerin yanı sıra geniş kapsamlı bir koleksiyonerler buluşması gerçekleştirilecek.

Sergi sırasında çekilecek ve Instagram’da #küçükprenstayfada etiketiyle paylaşılacak fotoğraflardan seçilecek en güzel 3 fotoğraf için sergi sonrasında sürpriz hediyelerimiz olacak.

Tayfa Kitapkafe’yi bir hafta süreyle Küçük Prens Müzesi’ne dönüştürecek bu etkinliğe hepinizi bekliyoruz!

DÜNYANIN KÜÇÜK PRENS KİTAPLARI KOLEKTİF SERGİSİ

ETKİNLİK PROGRAMI  (16-24 Mayıs 2015)

16 Mayıs – Cumartesi: 16:00 – Sergi Tanıtımı (Koleksiyonerler: 47 koleksiyoner, 170 kitap)

17 Mayıs – Pazar: 16:00 – Söyleşi: Küçük Prens Kitapları Koleksiyonculuğu (Mehmet Sobacı, Yıldıray Lise, İlyas Koç)

18 Mayıs – Pazartesi: 19:00 – Küçük Prens Film Gösterimi (stop motion animasyon)

19 Mayıs – Salı: 16:00 – Söyleşi: Küçük Prens’in Peşinde Geziler (Oytun Eriş)

20 Mayıs- Çarşamba: 19:00 – Küçük Prens’in Dünyası (kitap okuma ve paylaşımlar)

21 Mayıs – Perşembe: 19:00 – Söyleşi: Küçük Prens ile Dil Yolculuğu (Mahir Ünsal Eriş)

22 Mayıs – Cumar: 19:00 – Slayt Gösterisi ve Söyleşi: “Küçük Prens Tenimde Projesi”nin Öyküsü (Melissa Mey)

23 Mayıs – Cumartesi: 16:00 – Söyleşi: Küçük Prens’in Kürtçe ve Lazca Çeviri Deneyimi (Ahmet Yardak, Deniz Çağlar, Melek Özlem Durmaz)

24 Mayıs – Pazar: 10:00 – Küçük Prens Koleksiyonerleri Buluşması

16:00 – Söyleşi: Küçük Prens Müzesi

*: Görme engelliler ve çocuklar için özel etkinlikler yapılacaktır.

7Mayıs2015, Ankara

Ruşen Özgür Özcan, Tayfa kitapkafe ve Küçük Prens

Bir insan, bir mekan ve bir kitap:

Ruşen Özgür Özcan, Tayfa kitapkafe ve Küçük Prens

 

 Ruşen1

Küçük Prens Koleksiyonerleri Röportaj Dizisi: Ruşen Özgür Özcan

Küçük Prens koleksiyonerleri röportaj serimize Ankara’da bize Tayfa kitapkafe gibi bir ortam sağlayan Ruşen Özgür Özcan dostum ile devam ediyoruz.

Müdavimi olduğumuz Tayfa kitapkafe’de 2013 yılı ilkbaharında “Dünyanın Küçük Prens Kitapları Sergisi”ni açmıştık. İlk sergimizin açılmasında emeği geçen Ruşen, Tayfa kitapkafe ve dostlarının yeri bir başkadır.

Ruşen Özgür Özcan kimdir?

Felsefeci ve Tayfa kitapkafe işletmecisi olan Ruşen dostum kendini şöyle anlatıyor: “40 yaşındayım. Tayfa kitapkafe’de güzel şeyler yapmaya çalışıyorum iki buçuk seneyi aşkın bir süredir. Daha öncesinde barmenlik, otel müdürlüğü ve mühendislik yaptım. Jeoloji mühendisliği ile başladığım üniversite hayatım felsefe eğitimi ile bitti. Mühendislik ile felsefe arasında; bilgisayar mühendisliği, mimarlık, tıp, uygarlık tarihi vb. konularında çeşitli üniversitelerde derslere girdim. Çok daha öncesinde okumayı öğrendim. Nasıl okunacağını merak ederek öğrendim okumayı, okudukça daha çok merak ettim her şeyi. Bilmeyi istedim ta baştan beri, o yüzden de hep kendimle uğraştım, kendimi sevdim bu yüzden de. İnsanlarla uğraşıyorum, sevdiklerimle uğraşıyor-uğraştıklarımı seviyorum.”

Ruşen ve Tayfa kitapkafe ile şu adreslerden iletişim kurabilirsiniz:

Tayfa kitapkafe internet sitesi: http://www.tayfa.com.tr/

Tayfa kitapkafe facebook adresi: https://www.facebook.com/tayfa.kitapkafe

 Ruşen3

Yıldıray Lise: Küçük Prens kitabında sizi en çok ne etkilemiştir?

Ruşen Özgür Özcan: İnsanlara nasıl düşünmeleri gerektiği, nasıl davranmaları gerektiği ve hatta nasıl hissetmeleri gerektiği öğretiliyor. Toplumsal olarak kendilerine biçilen rollerin içinde kalarak yaşıyorlar. Küçük Prens bunların O KADAR DA doğru olmadığını söyler bana. Ayrıca olaylara ve şeylere yaklaşım tarzıyla-bakış açısıyla çok yakından ilgili olduğunu da söyler.

Yıldıray: Küçük Prens ile ne zaman ve nasıl yollarınız kesişti?

Ruşen: Okumaya başladığım ilk zamanlardan beri Küçük Prens’i okurum. İlk okuma zamanlarında elime ne geçerse okuduğumdan çok seçici değildim tabii ki. Ancak bir süre sonra senede en az bir kere okuduğum bir kitap haline geldi.

küçük prens

Yıldıray: Küçük Prens ile ilgili neler biriktiriyorsunuz? Koleksiyonunuz nelerden oluşuyor ve neyi amaçlıyor?

Ruşen: Çok kısa bir süre öncesine kadar hiçbir şey biriktirmiyordum. Sadece okuyup anlamaya çalışıyordum. Tayfa kitapkafe’de yaptığımız “Dünya’nın Küçük Prens Kitapları Sergisi” ile beraber Küçük Prens kitapları toplamaya başladım. Henüz pek yeni bir koleksiyoncuyum ve açıkçası çok da ilgilenemiyorum şahsen ama dostlar ve arkadaşlar sağ olsunlar, onların destekleri ile devam ediyorum kitap biriktirmeye.

Yıldıray: Ne zamandan beri bu koleksiyonu yapıyorsunuz? Nasıl başladınız?

Ruşen: 2012 yılı sonu 2013 yılı başında ortaya çıkan sergi fikriyle beraber koleksiyon fikri de oluştu. Yıldıray Lise’nin ve Mehmet Sobacı’nın destekleri ile başladı diyebilirim.

Yıldıray: Koleksiyonunuz nasıl oluştu? Kendiniz mi alıyorsunuz yoksa yardım eden dostlarınız var mı?

Ruşen: Şu anda benim aldığım Küçük Prens kitabı sayısı sanırım 2 ya da 3’tür. Diğer kitapların tümü arkadaş ve dostların hediyesi ile eklenmiştir koleksiyona.

 

Yıldıray: Koleksiyonunuzun son durumu hakkında bilgi verir misiniz? Kaç parça var?

Ruşen: Koleksiyon deyip duruyorum ama bendeki Küçük Prens kitapları sayısı şu anda 35 sadece. Dediğim gibi şahsen pek ilgilenemedim, arkadaş ve dostların katkısıyla bu kadar oluyor pek de uzun sayılmayacak zaman içinde.

Yıldıray: Koleksiyonunuzu internet üzerinde veya farklı yollarla paylaşıyor musunuz?

Ruşen: Şu anda hayır ama bildiğim kadarıyla yakın bir zamanda bu da gerçekleşecek. 🙂

Yıldıray: Koleksiyonunuzun geleceğiyle ilgili hedefleriniz var mı? (sergileme, bağışlama vs.)

Ruşen: Sergileme durumu her zaman söz konusu ancak tabii ki öncelik daha önce olduğu gibi kitap sayısı benden daha fazla olan arkadaşların koleksiyonlarındadır. Onların da arzusu doğrultusunda yapılan sergilere benden de kitap isterlerse seve seve katkıda bulunurum sergilere. Ortak sergi-karma sergi fikri de söz konusu olabilir tabii ki.

Yıldıray: Diğer koleksiyonerlerle iletişiminiz ve işbirliğiniz var mı?

Ruşen: Yıldıray Lise ve Mehmet Sobacı ile sürekli olarak görüşmekteyim, diğer koleksiyoner arkadaşların da 3-4 tanesi ile de tanışma fırsatım oldu.

Yıldıray: Beğendiğiniz koleksiyonlar var mı? Mutlaka şu koleksiyon parçası bende olsaydı dediğiniz durumlar oldu mu?

Ruşen: Her koleksiyonun kendine has özellikleri var; bir tanesi basılan her kitabı içerirken bir diğeri sadece Türkçe/yabancı dil ve lehçelerde basılmış kitaplardan birer örnek ihtiva ediyor. Bir başkası küçük prens aksesuarlarını ve/veya oyuncaklarını da kitapların arasına katmış durumda. Dolayısıyla her koleksiyon içerdiği anlam nedeni ile değerlidir ve tüm koleksiyonları beğeniyorum. Misal Yıldıray Lise’nin koleksiyonu da harikadır, Mehmet Sobacı’nın koleksiyonu da. İki koleksiyon birbirinin aynı değil yani aynı şeyler biriktirilmiyor birebir olarak, bu sebeple koleksiyonları birbirleriyle kıyaslamadan değerlendirmek isterim ve dediğim gibi şimdiye kadar gördüğüm ve duyduğum tüm koleksiyonları beğendim. Şu koleksiyon parçası bende olsaydı dediğimde bunu arkadaşlarıma söylüyorum ve mümkünse bana geliyor zaten o parça. 🙂 Şaka bir yana koleksiyoner arkadaşların ellerinde olan benim şahsen ulaşamayacağım tüm parçalar bende olsaydı harika olurdu.

Yıldıray: Kendimden biliyorum koleksiyonculuk serüveninde birçok ilginç anılar yaşanıyor. Sizin başınızdan geçen ilginç olaylardan bazılarını paylaşır mısınız lütfen.

Ruşen: İlginç olup olmadığını bilemiyorum ama sergi fikri zamanından sergi sonuna kadar geçen süre benim için çok önemliydi. O arada yaşadıklarım hayatıma olumlu anlamda çok etki etti. O zamanlarda yanımda olan insanlarla beraber yetersiz imkanlarla şimdiye kadar pek örneği görülmemiş güzel bir şey başarmanın hazzı ve birliktelik çok önem taşıyor benim için. Koleksiyonculuk da o zamanlarda ortaya çıktı zaten.

sergi

Yıldıray: Yeri gelmişken sorayım; 2013 yılı ilkbaharında Tayfa kitapkafe’de yaptığımız “Dünyanın Küçük Prens Kitapları Sergisi” fikri nasıl doğdu?

Ruşen: 2011 yılının sonbahar-kış aylarında ortaya çıkan bir durum küçük prens kitapları sergisi yapmak. Ortak bir arkadaşımız vasıtası ile Yıldıray Lise ile tanıştık. Tayfa kitapkafe’de bir sergi yapalım ve bunu nasıl yaparız diye başladık. Mekanın sergiye hazırlığı, sergi süresince sunulacak küçük prens kitapları ve hediyelik eşyaların tedarik edilmesi, sergi süresince yapılacak söyleşi ve etkinliklerin ayarlanması, sergi ve etkinlik afişlerinin yapılması gibi bir çok konu çıktı önümüze. Sergi fikrimizi ilgili olduklarını düşündüğümüz bir iki kuruma açtıysak da bize serginin yapılması için maddi bir katkı veremeyeceklerini söylediler. Bunun üzerine yapılabilecek her şeyi biz yapmaya karar verdik ve işe giriştik. sergileme ünitelerinin yapımında, hediyelik eşyaların üretiminde bir çok kişinin çokça emekleri var. Günler ve haftalar süren çalışmalar sonucunda Dünyanın Küçük Prens Kitapları Sergimizi 29 Mart 2013 tarihinde açtık. iki ay kadar sergimiz açık kaldı. Sergi sırasında güzel ve önemli insanlarla söyleşilerimiz oldu, bir çok şey öğrendik ve üzerine konuştuk. Beklemediğimiz ölçüde ilgi gördü sergi, bir kez daha anladık ki insanlar Küçük Prensi seviyorlar. Yıldıray Lise sergi süresince her gün ziyaretçilere kitapları ve hikayelerini ve çocuklara küçük prensi anlattı. tayfa kitapkafe olarak yaptığımız şeyden çok memnun kaldık çünkü yola çıkış amacımız olan Ankara için – kültür ve sanat için- güzel şeyler yapmak düşüncesine çok uygun bir şey yaptık.

Yıldıray: Tayfa kitapkafe sergimiz dışında birçok etkinliğe de ev sahipliği yapıyor. Biraz Tayfa kitapkafe ve bu güzel etkinliklerden bahseder misiniz lütfen?

Ruşen: Tayfa kitapkafe “Dünyanın Küçük Prens Kitapları Sergisi” dışında da kendimizce değerli olan etkinlikler ve buluşmalara ev sahipliği yaptı. Şu anda aklıma gelenleri sıralayayım isterim: Permakültür buluşmaları, çocukların güzel zaman geçirebilecekleri haftasonu çocuk etkinlikleri, tek kişilik ve iki kişilik tiyatro oyunlarının sahnelenmesi, yazları açık havada olmak üzere tüm yıl sinema günleri ve sayılamayacak kadar kurum ve kişilerin bir araya geldiği toplantılar ve buluşmalar.

Tayfa kitapkafe henüz üç yaşında bile değil ancak şu zamana kadar bize söylenenlerden anladığımız yaptıklarımız insanlar tarafından sevilmiş ve seviliyor. tayfa kitapkafe öncesinde olmayan ancak tayfa kitapkafe öncülüğüyle gerek Ankara gerekse diğer kentlerde yaygınlaşmaya başlayan etkinliklerin ortaya çıkması bizleri sevindiriyor.

Tayfa kitapkafe kendisini şöyle anlatır:

“Together we stand, divided we fall” –“Birlikte kuvvetliyiz, bölünürsek kaybederiz”

Örneğinde olduğu gibi bir aradayken, birlikteyken bir şeyleri başarabiliriz. Tayfaların yaptığı da bu biçimdeymiş gibi geliyor. Tayfa deyince aynı seviyede insanların olduğu bir grup geliyor akla… Ne görevleri ne de nitelikleri ayrılmıştır. Ve tayfa geminin ilerlemesi için beraber çalışır. Bu bütüncül ve sürekli hareket ve çalışma ile ilerlenir. Birisinin aksaması durumunda bir başkası yerini alabilir çünkü hepsi tayfadır. Tayfa şemsiyesinin altında toplananlar hem ilerleyişi sağlarlar hem de ilerlerken yola çıkan sıkıntıları gidermek ve devam etmek için uğraşırlar. Belirli bir amaçları, hayalleri, gidilecek yolları vardır. Hepsi tek tek bireydir ancak hepsi bir arada tayfadır ve karşılaşılan sıkıntılar bireylerin çözeceğinden daha zorlu olacaktır. Bu durumda tayfa olarak girişilir işe. Her türlü engel sadece tayfa tarafından ortadan kaldırılacaktır. Bu engel kaptan olarak bile ortaya çıktığında şu söz kendini gösterecektir: “Kaptan Yemeğe Çıktı ve Tayfalar Gemiyi Ele Geçirdi.”

İlerleyebilmek, birbirimize destek olmak ve yaşama müdahale edebilmek. Bunun için de TAYFA olmak gerekir.

Tayfa sadece bir kafe ya da kitapçı değildir. Tayfa kitapkafedir; kitapçının bahçesine masa sandalye koyarak kafe olmayı veya kafenin içine kitap serpiştirerek kitapçı olmayı hedeflememiştir. Kitabı ve kafeyi beraber düşünmenin sonucunda ortaya çıkarılan bir yapıdır.

Tayfa bir kamusal alandır. Herkese açık ve her türlü paylaşıma uygun ortam sağlamaya çalışandır. Tayfa zamansal ve mekansal koşulları elverdiğince herkese ve herkesin ürettiklerinin paylaşımına açık bir ortamdır.

Tüm bunları yaparken tayfa son söz olarak şunu söyler:

“We are all in the same boat” – “Hepimiz aynı gemideyiz”

ve tayfa kitapkafe üç yıla yakın bir zamandır birlikte olduğu herkese çok teşekkür eder.

tayfa

Yıldıray: Bu koleksiyonu oluştururken size bir şeyler kattığını veya sizi değiştirdiğini düşündünüz mü hiç?

Ruşen: Küçük Prens kitaplarını biriktirmeye başlamak daha doğrusu hangi Küçük Prens kitaplarını biriktireceğimi düşünmek; beni dünyanın diğer dillerinde Küçük Prens’in nasıl okunduğu üzerine ve diller üzerine yeniden düşünmemi sağladı. Öteden beri başka dilleri görmekten veya duymaktan hoşlanırım ve ilgi duyarım. Koleksiyonculuk fikri Küçük Prens hikayesinin diğer diller ve kültürlerde nasıl yer aldığını düşünmeme yol açmıştır. Beni değiştirdi mi? Mutlaka değiştirmiştir koleksiyonculuk fikri ve pratiği. Ama asıl değişikliği her okuduğumda zaten kitabın kendisi yapıyor.

Yıldıray: Ana koleksiyon dışında başka Küçük Prens malzemeleri de biriktiriyor musunuz?

Ruşen: Hayır biriktirmiyorum. Elimde 3-5 parça küçük prens aksesuarı var ama onlarla bir koleksiyon yapmayı düşünmüyorum. Oluşmakta olan koleksiyonumun amacı diğer dillerde Küçük Prens’in ne ifade ettiğini anlamaya çalışmaktır bir yandan da. Küçük Prens hikayesinin diğer dillerdeki tınısını ve o dilleri konuşan/okuyan insanlar için ne anlam ifade ettiğini merak ediyorum.

Yıldıray: Küçük Prens kitabının bu kadar sevilmesinin sırrı nedir sizce?

Ruşen: Zaman ve mekandan bağımsız olarak herkese anlatmak istediği hikayeyi anlatabilmesidir. Herkesin hikayesini anlatmıyor asla ama herkese anlatıyor hikayeyi. O yüzdendir ki herkes kendisi için zannediyor anlatılan hikayeyi o yüzden de seviyorlar. Küçük Prens’in ağzından dünyanın tüm dillerinde ve herkese anlatabilen bir hikaye olmasıdır sırrı.

Yıldıray: Kitabın sizi etkileyen bölümleri hangileridir?

Ruşen: Küçük Prens kitabı bütüncül olarak çok değerli ve anlamlıdır ancak benim için öne çıkan noktalar, bakış açısı ve anlayış farkını ortaya koyan fil yutmuş boa yılanı anlatısı ve gezegenleri dolaşarak insanları ve anlayışları hakkında bilgi sahibi olduğu kısımlardır.

Yıldıray: Sizce küçük Prens kitabının en önemli mesajı nedir?

Ruşen: Genel olarak şeyleri anlamak için bakış açımızı-anlayışımızı değiştirmemiz gerektiğini (yani bence yamuk bakmak gerektiğini *Slavoj Žižek) ve bize öğretilenin değil bizim öğrendiğimizin önemli olduğunu söyler.

yamukbakmak

 (Tayfa kitapkafe’nin merdiven duvarında asılı Cristiana Ceppas’ın “yamuk bakmak” başlıklı fotoğraf)

Yıldıray: Türkiye’de bir Küçük Prens Müzesi kursak, sizce içinde mutlaka olması gerekenler nelerdir?

Ruşen: Öncelikle pek tabii ki dünyanın her dilinde yazılmış kitaplar, o kitapların ait olduğu dillerin kültürlerini inceleyebileceğimiz, o dilleri karşılaştırabileceğimiz olanak veya ortam. Sürekli Küçük Prens okumaları dinleyebileceğimiz bir mekan.

3Eylül2014, Ankara

Fotoğraflar: Ruşen Özgür Özcan arşivi

Erguvanlar açmış, bahar gelmiş Ankara’ya!

gül_bahçesi_parki2

Ankara’ya baharın gelişini erguvanlar müjdeler bana.

Cemreler düşer… Nisan ayı gelir… Beklerim erguvanların açmasını…

Nisan ayı ortasında açar Ankaralı erguvanlar. Bazen gecikirler ama olsun. Mis kokulu leylaklar, güzel ılgınlar ve mor salkımlar da aynı zamanda açarlar.

Ahmet Hamdi Tanpınar “Kültürümüzde gülden sonra adına bayram yapılacak ikinci çiçek erguvandır” diyor. Benim bahar bayramım erguvanlar açınca başlıyor. Bu bayram zamanı benim için en güzel zamanlarıdır Ankara’nın.

odtu_2009

(Bu fotoğraf 2009 yılında çekildi. Arkadaki büyük ağaç artık yok maalesef)

Akdeniz iklimi ağacı olan erguvanı Ankara’da ODTÜ yıllarımda tanıdım. İlk olarak Fizik Bölümü, Kütüphane ve Matematik Bölümü çevresindeki ağaçlarla tanıştım. Sonra dostlarımın da yardımıyla Ankara’nın tüm erguvanları ile tanışma şansım oldu.

Her baharda Nisan ayının ortaları yaklaşınca yıllardır gözlediğim ağaçları tek tek ziyaret ederim. Onları görünce işte bahar geldi der ve sevinirim. Bazen yaşlıların kesildiğini ya da budandığını görür üzülürüm.  Birkaç sene sonra yeni sürgünlerin çiçeklerle kaplı olduğunu görür yine sevinirim.

kuzgunsokak

 (Kuzgun Sokak’ta Kuzgun Apartmanı önünde 2 güzel erguvan)

Önce çiçekleri açtığı için ilginç bir ağaçtır erguvan. Adını verdiği erguvani rengi çiçekleri ile ağacın gövdesini ve dallarını süsler. 2-3 hafta süren çiçekli dönemlerinde mutlaka sizin de dikkatinizi çekmiştir.

Ankara’da erguvanlar nerede?

Ankaralı erguvanlardan bahsedince bazıları inanmıyor ve soruyor: “Peki, nerde bu erguvanlar?” Hepsini tek tek anlatmak zor deyip özellikle yoğun olarak nerelerde göreceklerini söylerim.

Hem yürümek hem de erguvanları görmek isterseniz ilk tercihiniz şu olmalı: Çankaya Köşkü’nden aşağı Protokol Yolu boyunca yürüyün, Büyükelçilikleri, parkları ve Pembe Köşkü ziyaret edin en güzel erguvanlar için. Yolun sonunda Polonya Büyükelçiliği ve hemen karşısındaki Gül Bahçesi Parkı en güzel erguvanları saklar içinde. Mola vermek isterseniz Kuğulu Park’taki erguvan ağacını ziyaret edebilirsiniz. Biraz dinledikten sonra Cinnah Caddesi’ne çıkıp İsveç Büyükelçiliği ve yolun karşısındaki erguvanları ziyaret edin. Biraz daha yürümek isterseniz Gelibolu Sokak’tan Şili Meydanı’na çıkın ve oradan aşağı yürüyerek Kuveyt Caddesi, Meneviş Sokak ve Kuzgun Sokak’ta apartman önü ve bahçelerdeki erguvanları mutlaka görün.

kugulupark

(Kuğulu Park’taki tek erguvan önünde hatıra fotoğrafı çektirir insanlar)

 Yürüyüş için ikinci önerim şudur: Arjantin Caddesi’nin başında yer alan Yeşil Vadi Parkı’ndaki yaşlı erguvan ağaçlarını ziyaret edin.  Oradan J. F. Kennedy Caddesi’ni yürümeniz ve apartmanların ön bahçelerindeki ağaçlara dikkatli bakmanızı öneririm. Biraz yürüdükten sonra tekrar Tunalı Hilmi Caddesi’ne doğru dönüp Güniz Sokak ve Buğday Sokak apartmanlarının önünde ve arka bahçelerinde yaşlı erguvan ağaçlarını görebilirsiniz.

yesilvadi

(Yeşil Vadi’deki erguvanları görmeli!)

Biraz daha yürürseniz Tunus Caddesi ve J. F. Kennedy Caddesi köşesinde iki erguvan ağacının sizi beklediğini göreceksiniz. Oradan yürüyerek Paris Caddesi’nin sonundaki uzun erguvan ağacını selamlayın ve Milli Egemenlik Parkı ile TBMM bahçesindeki erguvanları seyredin. Bu güzel yürüyüşü Güvenpark’ta Balgat minibüslerinin kalktığı yerdeki dört erguvan ağacını selamlayarak bitirebilirsiniz.

Haftasonu vaktiniz varsa benim gibi bir gün içinde tüm bu ağaçları görmenizi öneririm. En fazla üç saatinizi alacaktır.

guvenpark

(Güvenpark’ta erguvanlar selamlar sizi)

 Bunların dışında Bahçeli ve Emek sokakları, Maltepe-Anıttepe arası, Ümitköy ve Konutkent’te sitelerin bahçeleri, ODTÜ kampüsü ve Ankara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi bahçesini mutlaka ziyaret edin derim.

A. Süheyl Ünver bir yazısında “Erguvana şiir söyleme, anlatamazsın. Kendisi şiir. Gör ve duy, kâfi.” diyor. Bu şiiri görmek ve duymak için haydi dışarı çıkın ve çevrenizdeki erguvanları keşfedin!

gulbahcesi1

(Gül Bahçesi Parkı’nda 3 erguvan var! Mutlaka görülmeli!)

 

Fotoğraflar: Yıldıray Lise

2Mayıs2014

Bu yazı SOLFASOL Gazetesi’nin Mayıs 2014 sayısında yayınlanmıştır.